Yeni Fikirler, Yeni Dostlar

Name:
Location: İzmir, Türkiye

Still human...

Tuesday, July 01, 2008

CHP ve MHP'nin YAPTIĞI MUHALEFET Mİ?

Muhalefet olmak öyle kolay değil. Hele ki CHP gibi partinizdeki tüm fikir adamlarını, tüm yenilikçileri, tüm yetenekleri ve tüm özgür beyinleri tasfiye edip, geriye sadece BAYKAL şakşakçılarını, hık deyicilerini bırakırsanız elbette muhalefetin m’sinden söz edemezsiniz. Çünkü artık içi boşaltılmış bir partisinizdir, mecburiyetlerin partisisinizdir. Peki ya MHP’ye ne diyeceksiniz. Hani “köylü kurnazı” derler ya işte o zihniyetle iştahlarını kabartan AKP oylarını acaba kapabilir miyiz düşüncesi, insanı isyan ettiren AKP yanlışlarına körü körüne destek çıkmaları, Cumhuriyet’e sahip çıkmaları için kendilerini iktidara getirenlere sırtlarını dönmeleri, her çıkışlarının ucuz politik söylemler içermesi, bırakın muhalefet yapmayı adeta kendi kuyularını kazan yeteneksiz bir yönetime sahip olduklarını açıkça göstermektedir. Hâlbuki Türkiye sevdalısı olduğunu iddia eden bir partinin bu derece ucuz siyaset üretmesi ayıp değil midir? Bu mu vatanseverlik? Yazık, hem de çok yazık…
Son bir ay içerisinde e-postama; Şeyh Sait’i ve Çerkez Ethem’i öven, yaptıkları yanlışları mazur göstermeye çalışan, aslında Türkiye düşmanlarına şuursuzca hizmet eden bu sivri zekâlıları aklamaya çalışan yazılar geldi. Ardından ABD himayesinde yaşayan korkak Feto’nun affedilmesi de belki bu hainlerin ekmeğine yağ sürme fırsatını doğurmuştur. ABD hükümetinden Yeşil Kart almaya bile layık görülmeyen bu kukla, o anlaşılmaz Türkçesiyle aklı sıra kendini savunmuş ama söylediklerini kimse anlamadığından, belki yine o meşhur ağlama krizlerinden birine tutulmuştur.
İşte burada tekrar ortaya çıkıyor ki; bir şekilde halk yardakçısı olmayan, yepyeni, ulusalcı, devrimci, çözüm üretebilen, dağıtıcı değil toplayıcı bir partinin kurulması ve harekete geçmesi zamanıdır. Zaman kendin için değil, gerçekten bu ülke için, aydınlık günler için çalışacak, öz denetime sahip bir partinin kurulup harekete geçme zamanıdır. Bu ülke parayla değil özveriyle kurtarıldı ve kuruldu. Biraz cesaret beyler. Sözüm biraz da sırf vergi affı için, sırf maliye soruşturmasından kaçmak için, sırf biraz daha fazla para kazanabilmek için hükümetle kol kola gezen Doğan Yayın Holding’e, Türkcell’e, NTV’ye… Yazıklar olsun size…
Kendine demokrat, kendine özgürlükçü AKP’nin hesapsız kitapsız laflar etmediğini de hesaba katalım, çünkü adımlarını ne kadar dikkatli attıkları, hedeflerini kesin koyup onu gerçekleştirdikleri ortada. Ayrıca elinde büyük bir ekonomik güç olan Feto’cu ve dinci (dindar değil!) cemaatin Türkiye’de insanları satın alarak neler başarabildiğini görürseniz, Türkiye düşmanı odakların ve Ilımlı İslam aşığı Amerika’nın daha neler başarabileceğini hayal edebilirsiniz sanırım.
İşte bu noktada muhalefet partisi olmayan bir Türkiye’de muhalefetin görevini üstlenen, düşünce üreten sayılı vatanseverlerin, gazetecilerin, düşünce adamlarının acımasızca durdurulması gasp edilmesi durumun ne kadar acil olduğunun kanıtıdır. Adı gibi milli olması gereken MİT, Fetocular tarafından ele mi geçirilmiştir, ya da güvendiğimiz, saydığımız, sevdiğimiz polisimiz AKP’nin polisi mi olmuştur? Bunu Türkiye aşığı hiç kimse kabul edemez etmemelidir. AKP’nin konuşmaları neden dinlenmiyor, bağlantılarının peşine düşülmüyor? Neden sadece laikliğe sahip çıkanlar dinleniyor? Bu gaflet değildir de nedir?
Devletin bütün kurumları dinci cemaatlerin hain emellerine hizmet ederken, medya ele geçirilmişken, sivil toplum örgütleri susturulmuşken, hukukun üstünlüğü ortadan kaldırılmışken, halk susup AKP’ye sessiz sedasız teslim mi olacak?
Allah aşkına biraz akıl!! Yoksa çok geç olacak…

Tuesday, July 18, 2006

Yeni Fikirler, Yeni Dünyalar

Hayat gerçekten çok sıkıcı… Büyü yok, fal yok, in yok, cin yok, kehanetler yok, gaipten sesler yok, periler yok, hayaletler yok, devler yok, canavarlar yok… Mitolojileri aklınıza getirin bir kere. Sorarım size hayat mı bu? Bilim ve tekniğin gelişmesi acaba o muazzam hayal gücümüzü köreltiyor mu? Peki, nasıl oluyor da sosyal konularda sömürülmeye devam ediyoruz? Kendi kendimize yalan söylemeyi mi seviyoruz yoksa gerçeklerden kaçmak eskisinden daha mı cazip?

Şimdilerde yeni yeni gelişmekte olan bir akım var. İnsanın hayal gücüyle ürettiği her şey evrendeki toplam olasılığın bir parçasıdır ve mutlaka bir yerlerde gerçeğin ta kendisidir. Yani konuma ve zamana bağlı olarak her olasılık aslında var olan bir olgudur. Bilim ve teknik nasıl gelişti, insanlık buralara nasıl ulaştı sanıyorsunuz. Hayal gücüyle… İnsan hayal edebildiği sürece mutludur ve vardır. Kendi varlığının kanıtı belki de bizzat ürettiği hayallerinin toplamıdır. Peki ya diğerleri…

Evren şimdilik dipsiz bir kuyu gibi, sınırları zihin için halen karanlıkta. Peki, o sınırlarda neler olduğunu asla bilemeyecek miyiz ya da insan zihninin sınırlarını bildiğini kim iddia edebilir?

Bir avuç kum ile küçük bir yengeç arasındaki fark nedir? Yaşlı bir gökada ile yaşlı bir ağaç arasındaki fark nedir? Demek istediğim; bir mantığı olan yeni bir yaşam formu tasarlayabilir misiniz? Sakın saçmalarım diye korkmayın, sınırlarınızı zorlayıp gerçeği keşfedin. Çünkü gerçek içinizde bir yerlerde gizli, işte onu açığa çıkartın, atomlar kelimelere dökülsün, kelimeler umuda hasret yüreklere. Yaşamayı hak ediyorlar mı bilemiyorum ama en azından bir kere isimleri duyulmalı bence.

Evet, biraz yorum yapın, görüş ekleyin lütfen. Böylece yeni evrenler yaratalım, yeni ufuklar, yeni dünyalar keşfedelim. Yapıtlarınızı ise ad-soyad (ya da isterseniz takma isminizi) ve yaşınızı da ekleyerek e-mail adresime gönderin, ayrı bir sayfada yayınlayalım ve tüm evrenle paylaşalım. Bu konuda sakın bencil olmayın olur mu?

Evrimleşen her sistemin (canlı ya da cansız?) ortak özelliği; açığa çıkan enerjinin artma eğiliminde olmasıdır. Haydi dostlar paylaşmaya… Unutmayın, zeka yapay değildir hayal gücünden yoksun bırakılmadığı sürece;)